22 Şubat 2011 Salı

Hanımefendi! Lütfedip kabullenin hanımefendi. Pabuçlarınızı yalamaya razıyım, ama n'olur bir hırsız olduğunuzu söyleyin bana..

6 Şubat 2011 Pazar

Eninde sonunda kendimizi sıfırla çarpıyoruz.

Öyleyse?


                 ‘’ Pek konuşmayı sevmiyorsun demek’’ dedi telefonun öteki ucundaki. Kiminle konuştuğuma dair en ufak bir fikrim yoktu. Onun da beni tanıdığını sanmıyordum. Fakat yaklaşık on dakikadır hiçbirine cevap vermesem de sorular soruyor ve bir şekilde telefonu kapatmama engel oluyordu. Elbette telefonu kapatmak hala benim elimdeydi ve bunu yapmamı engelleyecek hiçbir fiziki özrüm yoktu – ki öyle olsa açmam da mümkün olmazdı – ancak hayatım boyunca lütfen diyen birine karşı gelememiştim. Şimdi de öyle oluyordu.

                 Çocukluğundan ve ailesinden bahsediyor, yaşımı soruyor, bir saniye diyor ve tekrar çocukluğundan bahsediyordu. Kendisiyle ilgili anlattığı herşey geçmişten bugüne geliyor ve dudaklarından kulaklarıma sebebini bilmediğim bir şekilde iletiliyor gibiydi. ‘’İlaçlarımı almam gerekiyor’’ deyiverdim bir anda. Bir an duraksayıp telefonu yüzüme kapattı. Yaptığım görüşmenin nedeneni anlayamamış olacağımdan pencereye doğru yönelip bir süre sokağa baktım. Herkes yerli yerindeydi. Yürüyenler bile. Dolaba kadar yürüyüp ilaçlarımı aldıktan sonra tekrar pencerenin yanına geldim. Elbise ve ayaklardı yürümek için gerekli olan, hepsi bu! Öyleyse ben?

                 Cevap vermemi engelleyen telefonun sesiydi. Yıllardır aynı çalıyordu, basit bir gürültü. ‘’Bir tek eşya değişmiyor’’ dedim ahizeyi kaldırdığımda. Sessizlik... ‘’Veya biz önemsemiyoruz da ondan farkedemiyoruz.’’Sessizlik...’’ Koltukların yerini mi değiştirsem?’’

-                İlaçlarını aldın mı diye sordu.
-                ( Deminki ses, daha kırılgan konuşuyordu fakat tanımıştım ) Evet.
-                İhtiyacın olan yollardır.
-                Sessizlik...
-                Yürümek için, elbise ve ayaklar yetmez. Asıl gereken bir yolunun olması.

Oda sıcaklığı. Şimdi çocukların erişebileceği bir yerdeyim. Beni nasıl duyabilir! ‘’Beni nasıl duyabilirsin?’’

Kadının sesi uzaklaşıyor ve bir adamın sesine karışıyor. Tartışmıyorlarsa da birbirlerine iltifat etmedikleri kesin. Tedirginliğimden olacak birkaç kez bağırıyorum ve tam bu sırada kapı çalıyor.

Ayaklar.

Kapıyı açıyorum, kapı açılıyor, kimse yok. Odaya dönüyorum, karşı pencere, perdeler kapalı. Kimse salonda ne yaptığı bilinsin istemiyor. Perdelerim açık, kapı da öyle. Telefonum? Yürüyüp ahizeyi kaldırıyorum. İşte benim kazanma planım!

2 Şubat 2011 Çarşamba

Öyle ya
Hiçbir pabuç uymadı bizim ayağımıza
Ve hiçbir gecenin sonunda
Yolculuk edemedik balkabaklarımızla.
Modern çağda aşk : Bir kelime, bin işlem.

Amin.